Bay Kemal … bilgine!

Bay Kemal … bilgine!

Makalenin İngilizce çevirisi

Makalenin Yunanca çevirisi

Leonidas Kumakis* in yazısı

Bu günün Türkiyesin’ de iktidara kim gelirse gelsin, Jön Türkler, İslamcılar veya Turancılar, Helenizme yönelik hedefler ilelebet izlenen yağma politikası çerçevesinde hiç değişmeden aynen devam edecektir.

6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan deprem felaketi ve Türkiye ekonomisinin gittikçe derinleşen çöküşü gibi olağanüstü durumlarda, geçici birkaç “geri adım” atılır, günlük hakaretlerin ve meydan okumaların yerini kolaylıkla tatlı sözler, dostluk ve işbirliği teklifleri alır.

Gerçek şudur ki, 14 Mayıs 2023’de açıklanan “turkish way” (alaturka) başkanlık seçimlerinden sonra bile Türkiye’nin Helenizm konusundaki uzun vadeli stratejisi hiçbir şekilde değişmeyecektir.

Eğer Recep Tayyip Erdoğan seçimi kaybeder ve kaybetmesine rağmen iktidarı devretmeyi reddederse, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) atanmış ve denetim altında olan üyeleri, sarayın tahrif edilmiş hileli sonucunu zorunlu olarak “meşrulaştırıp” R.T. Erdoğanı kazanan ilan ederse, işte o zaman büyük bir olasılıkla Türkiye için bir iç karışıklık dönemi kaçınılmaz olur.

Böyle bir durumda, her çeşit tepki, yoğun baskı ve büyük bir despotlukla bastırılacaktır. İslamcı, faşist ve mafya rejimi, sabırla krizin dinmesini bekleyecek, istikrarın sağlandığını tespit ettiği an, bilinen siyasetlerine tam gaz geri dönecektir. İslamcı, faşist Türk mafyasından mutevelit rejimin çökmesi ve muhalefetin iktidarı ele geçirmesi durumunda bile, Türklerin Helenizm alehindeki yönelim ve hedeflerinin değişmesi imkânsızdır. Muhalefet partilerinin lideri Kemal Bey bu konu ile ilgili geçmişte bir çok kez beyanlarda bulunmuştur.

Kemal bey, Aralık 2017’de Habertürk’te (Ciner Medya Grubu) “18 adanın Yunan askeri tarafından işgal altında olduğunu” iddia etti. Hatta dönemin Yunan Millî Savunma bakanı “Gelebilirsen gel de al” (Molon Lave) diye yanıtlayınca, meydan okurcasına “2019’da iktidara geldiğimde, tıpkı Ecevit’in Kıbrıs’I aldığı gibi, ben de onları alacağım” dedi. Hiçbir şeyden haberi olmayan çiftçilerden tavuk çalan hırsız misali!

Mart 2018’de (CHP’nin basın – yayın organı) olan Sözcü Gazetesi ihtilaflı olduğu iddia edilen adaların sayısını keyfî ve adaletsiz bir şekilde çoğulttu ve gazeteye kalın manşetlerle verdiği başlıkta “Türkiye’ye ait 156 ada ve adacık (kayalık adaların) donatımının ve militarize edilmesinin doğru olmadığını” yazdı.

Kemal Bey, Haziran 2018 tarihinde de partisi’nin (CHP) meclis grubundaki konuşmasında kasıtlı bir şekilde sözde “işgal altında” bulunan Ege’deki Yunan ada ve adacıkların (kaya adalarının) sayısının gizemli belirsizliğini sürdürebilme çabası doğrultusunda, sayısını değiştirerek, “Hükümet işgal altındaki 16 Ege adasından neden hiç bahsetmiyor?” diye imalı bir sorgulama konuşması yapmıştır.

Kemal Bey Ocak 2020’de TV kanalı Haber Global’a (Global Medya Grubu) verdiği röportajda, Erdoğan’ın Libya’ya asker gönderme kararını tenkid ettikten sonra Yunanistan alehine bir tutarsızlık hezeyanı içinde, saçma sapan bir beyanda bulundu: “Ege denizinde de adalar var, değil mi? Lozan Antlaşması’na göre bu adaların silahlardan arındırılması lâzım. Hiçbir devlet bu adalarda silahlı güç barındıramaz. Bütün adalarda Yunan askeri var mı? Var. Bize ait olan adalar işgal altında mı? Evet işgal altında. Nerede bu millî kahraman? Nerede bu dünya lideri? Nerede bu adam? Türkiye onun yüzünden Mavi Vatan’ι kaybedecek. Mavi Vatan’ı kaybettirecek tek adam odur” dedi.

Kemal Bey Haziran 2022’de Erdoğan’ın “bir gece ansızın gelebiliriz” sözlerini yorumlarken, Türkiye cumhurbaşkanını Yunanistan’a karşı hoşgörülü ve teslimiyetçi olmakla suçladı, “kabadayılık yapmaktan öte hiç bir şey yapmıyor” diyerek cumhurbaşkanını Yunanistan’la uzlaşmaya yatkın olmakla suçladı.

Kemal Bey Eylül 2022’de, R.T. Erdoğan’ın “bir gece ansızın gelebiliriz” şeklindeki Yunanistan aleyhine savurduğu tehditleri küçümseyerek: “Biz şafak vakti ansızın geleceğim diyenler gibi değiliz. Ecevit ne yaptı? Ordu Kıbrısa çıkarma yaptı, kendisi ofisine gitti ve millete Kıbrıs’ta olduğumuzu duyurdu. Nokta. Adalar işgal altında. Ekonomi berbat, insanlar sefalet içinde, lakin sürekli “bir gece geleceğiz” söylemini sürdürmeye devam ediyorlar. Neyi bekliyorlar? Davetiye mi? Eğer cesaret ve güçleri varsa, gitsinler!”

Ebette Kemal Bey’in, Kıbrıs çıkarmasıyla övünmesi işine geliyor, çünkü kendisi herkesten çok daha iyi biliyor ki, İngilizlerin, Amerikalıların ve diğer güçlerin büyük ve katalitik desteği olmasaydı değil Kıbrıs’a çıkarma yapma, evlerinde tuvalete bile gidemezlerdi.

R. T. Erdoğanın zorbalıkla iktidarda kalmayı başardığı veya Kemal Beyin, ihtimal dışı da olsa, Türkiye’de iktidarı control eden İslamcı, faşist ve mafya rejimini devirdiği varsayımında yine Yunan-Türk ilişkileri er ya da geç Mart 2020 – Ocak 2023 döneminin gergin ortamına geri dönecektir.

Çünkü Yunanistan ve Kıbrıs’ın, Türkiye ile ilişkilerinin uzun vadeli düzene sokması için gerçek ve sağlam bir temele dayandırması gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan günümüze dek uyguladığı daimi yağma politikaları göz önüne alındığında, bazı adımların zorunlu olarak atılması gerekecektir.

Bu adımların atılmasında ne sayın R. Tayip Erdoğan ne de Kemal Bey istekli ve de yetenekli görünmemektedirler. Bu zorunlu adımlardan bazılarını sayalım:

*Türkiye, dünya coğrafyasındaki çoğu ülkenin imzaladığı ve halihazırda kendisininde hem Karadeniz hem de Akdeniz’deki deniz sınırlarında uyguladığı Birleşmiş Milletlerin Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni imzalaması.

*Türkiye’nin 8 Haziran 1995 tarihinden itibaren, Birleşmiş Milletler tüzüğüne ve her türlü yasal ve iyi komşuluk kavramına karşı, uluslararası bir kadın simsarı gibi, Yunanistan alehine sürdürdüğü casus belli yi kaldırması.

* Türkiye’nin Lozan Antlaşması’nin 6, 12 ve 16. Maddelerine tam saygı duyduğunu ciddiyetle beyan etmesi, Bu maddelere istinaden Türkiye’ye bırakılan İmroz (Gökçeada), Tenedos (Bozcaada) ve Anadolu sahillerinden 3 mil mesafede yer alan adalar, adacıklar, kayalık adacıklar dışında hiç bir ada veya kayalık adasının Türkiye’ye ait olmadığını ve herhangi bir hak talebinde bulunamıyacağını, açıkça beyan etmesi.

*Türkiye’nin, Avrupa Topluluğu ile üye devletler arasındaki Ortaklık Anlaşması Ek Protokolü gereğince kabul edilenler doğrultusunda Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanıması, Türkiye Cumhuriyeti/nin dünyadaki hemen hemen bütün ülkeler tarafından tanınan bir ülkeyi tanımama şeklindeki çözümsüzlüğe yol açan politikasına son vermesi ve tüm dünya ülkelerinin aksine yalnızca kendisinin tanıdığı saman misali bir oluşumu artık tanımaması.

*Türkiye’nin, işgal ordusunu ve Kıbrıs Cumhuriyeti topraklarına yerleştirdiği yerleşimcileri geri çekmesi, gazi bir adanın fatihi olarak değil, garantör olarak attığı imzasını onurlandıracak bir siyaset gütmesi. Kıbrıs’ın istisnasız Hristiyan ya da Müslüman tüm sakinlerinin, yararına olacak şekilde ve topluluk müktesebatının uygulanması gereği enerji kaynaklarının işletilmesinde kabadayılık taslayıp ucuz oyunlarla müdahale etmemesi.

*Türkiye artık kendisinin küçümsediği, hor gördüğü şeyleri başkalarından talep etmeyi bırakması. Diahronik olarak tahkir ettiği Lozan Antlaşması’ndan veya diğer Uluslararası Antlaşmalardan kaynaklanan maddeleri seçici olarak kendisine uygun bulduklarına gönderme yapmaktan vazgeçmesi.

S O N U Ç L A R:  Çağdaş Türkiye’nin liderleri artık dünyanın değiştiğini ve 21. yüzyılda yeni bir Neo- Osmanlı imparatorluğunu yeniden kurma fantezilerinin “Yaşlı kadın aklında ne varsa, rüyasında görür” atasözünü anımsattığını fark etmelidir. 

Bu durum Türkiye’nin çok önemli jeostratejik konumuna rağmen malesef Türkiye’yi dünyanın en güvenilmez ülkelerin arasına katar.

Aksine, günümüz Türkiye’si, Uluslararası Hukuka, insan haklarına, kuvvetler ayrılığı ilkesine ve her şeyden önce adaletin bağımsızlığına, iyi yönetime ve halkın egemenliğine saygılı hareket etmesi gerekir. Ancak bu takdirde zamanın modern demokrasileri arasında barışçıl bir ülke olarak çok iyi bir konuma sahip olabilir.

Türk siyasetçileri – ve özellikle Kemal Beyin – Ecevit’in bugün Türkiye’nin “düşman” olarak gördüklerinin sayesinde “başarılar” elde ettiği dönemlerin geri dönülmez bir şekilde geçtiğini fark edip akıllarından çıkarmamaları gerekir.

Kemal bey, iktidarı kontrol eden İslamcı, faşist ve mafya rejimini devirmeyi zor da olsa başarır ve iktidarı ele geçirirse, kendisinin de (12 Aralık 2022) tarihinde dediği gibi bir mafya filim setine dönüşmüş Türkiye’nin büyük sorunlarıyla ilgilenmeli.

Uslu oturursanız sizi füzeyle vurmayız” (R.T. Erdoğan, Ocak 2023) veya “Ege’de 1 mil dahi karasuyu genişlemesine izin vermeyiz. Meclisimizin 1995’te aldığı karar nettir” (Çavuşoğlu, Aralık 2022) gibi söylemler “korku” uyandırmaktan ziyade, birinin başını öfkeyle duvara vurup kafasının değil duvarın kırılmasını ummasını güçlü bir şekilde anımsatıyor…

Leonidas Koumakis: Avukat, Yazar, Köşe Yazarı-Analist, International Hellenic Association üyesi. Türkiye’nin Helenizm e karşı uyguladığı siyaset, yazarın otobiyografisi olan “Mucize – Gerçek Bir Hikaye” 5. Yunan baskısı (2020) ve 3. İngilizce baskısı (2019) kitabında anlatılmıştır. Kitabı Uluslararası Helen Kütüphanesi’nden ücretsiz olarak temin edebilirsiniz. İnternette ücretsiz olarak ulaşabileceğiniz kitap, Yunanca, İngilizce, Fransızca ve Türkçe güncellenmiş kaynakçalar içermektedir.


Τα άρθρα που δημοσιεύονται στην ιστοσελίδα του ΙΗΑ εκφράζουν αποκλειστικά τους συγγραφείς – μέλη του ΙΗΑ. Η ιστοσελίδα του ΙΗΑ δεν λογοκρίνει, ούτε επεμβαίνει σε άρθρα – κείμενα των μελών του ΙΗΑ.


International Hellenic Association

Leave a ReplyCancel reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.