Erdoğan, Aklını Başına Al !

En Gr Tr

Makalenin İngilizce Çevirisi

Makalenin Yunanca Çevirisi

Erdoğan, Aklını Başına Al !

Leonidas Kumakis yazıyor

Haziran ayının bu günlerinde kulaklarımız neler neler işitmedi…

Koro halinde ateş püsküren, “Erdoğan sarayının” mabeyencilerinden, siyasi ve askeri hükümet yetkililerinden, partilerin ileri gelenlerinden, yandaş medyanın militan gazetecilerinden, Türk Derin Devleti’nin emekli askerlerinden iktidarın faşist ortaklarına kadar, hemen herkes, kuşkulanmamış vatandaşları ve okuma-yazma bilmez analistleri Türkiye’nin Yunanistan ve Kıbrısa yönelik sözde haklarının varlığına inandırmak için çaba harcıyorlar.

Yabancı serveti (sözde) kolaylıkla elde etmenin en alçak içgüdülerini hedefleyen “azgın koro”, paniğe kapılmış solist Türk Cumhurbaşkanını, çaresiz yeni Osmanlı fantezilerini ve yaklaşan seçim faciyasını örtbas edecek ilkel bir “incir yaprağı”nı bulmaya çalışıyorlar.

Bir zamanlar Türkiye’nin şu anki coğrafi sınırlarına sığmayan “gönül sınırları” dahilindeki, bugünkü “Ege adalarının askerileştirilmesini” şimdi keşfettiler, sanki 1975’ten beri Yunan adalarını hedefleyen Ege Ordusu’nu kuran Türkiye değilmiş gibi. “Lozan Antlaşması’nın ihlalini” şimdi keşfettiler sanki siyahı beyaz yapmıyorlarmış gibi, sanki Türkiye kendisini onlarca vakalarda Lozan Antlaşması’nı rezil etmemiş gibi, en değerli örnek İmroz ve Tenedos’un (Gökçeada, Bozcaada) Yunan uyruklu sakinleri ve yerel yönetiminin çözülmesidir ki Lozan Antlaşması imzalandığında Hristiyan nüfus %92 iken bugün sadece %1’e ulaşmakta!

Bu azgın, neo-zengin korodan su yüzüne çıkan saldırganlık, düşmanlık, kin, kibir ve umutsuzluk, RT Erdoğan’ın İslamcılarının günümüz Türkiye’sini getirdikleri geri dönmez çıkmazları gözler önüne seriyor. RT Erdoğan’ın İslamcıları, D. Bahçeli’nin boz kurtları, Türk yeraltı dünyası ve Türk mafyasının işbirliği ile gelinen çıkmazlar.

Bu çıkmazlar (Erdoğanomikler, skandallar, Erdoğan’ın yabancı ülkelerde açtığı bulaşıcı ve sürekli kanayan yaralar, binlerce aileyi mateme boğan sürekli gelen naaşlar, Türk mafyasıyla kumpaslar, ülke içindeki baskılar ve insan haklarının rejimin gereksinimlerine göre alakart uygulamaları) git gide tüm Türkiye’yi ciddi bir hastalığa sürükledi.

Bu çıkmazlar veya Türkiye’nin bu ciddi hastalığı, batı tipi seçim prosedürleriyle, tedavi edilmeleri imkânsızdır.

Bunun nedeni, son yıllarda yapılan tüm anketlerin neticesi ki RT Erdoğan’ın seçim sahtekarlığı koşullarında bile (muhtemel) tüm muhaliflerinden cumhurbaşkanlığını kaybedeceğini göstermesidir. Ön şart, Kürt yanlısı HDP’nin oyları cumhurbaşkanlığı seçimlerinin neticesini belirleyen tartışmasız düzenleyici baş faktörü olmasıdır.

İşte tam da bu nedenle Erdoğan, Suriye’de bir “süpürge harekâtıyla” Kürt’leri vurup muhalefeti son derece zor bir duruma sürükleyecek ve Kürt yanlısı HDP kritik yüzdesini kaybederek seçimlerde yenilgisi kesinleşecek. Öte taraftan, Erdoğan seçimlerde yenilirse sadece kendi başı tehlikede olmayıp yandaş devlet yetkililerinin de başları tehlikede olduğunu çok iyi biliyor.

Bu verilere istinaden merkezinde karanlık kişiliği ile ünlü Fidan Hakan’ın (yani Erdoğan’ın sağ kolu ve Türk hakimiyetçilerin tüm pis ve karanlık operasyonlarının organizatörü) bulunduğu MİT’da, Erdoğan’ı seçimleri yapmaksızın iktidarda tutacak pek çok farklı “senaryo” analiz ediliyor. – Eğer ki yeni bir seçim “zaferinin” koşulları zamanında güvence altına alınmazsa.

Bu senaryoların en tutarlısı iki tane olup, bunlar incelenirse:

İlki, halen uygulanmakta, Ukrayna savaşında Türkiye – Rusya “işbirliği”nden yararlanılmaya çalışılıyor. Zaman konjonktürüne istinaden yüzeysel çıkarların “özdeşlenmesi” ile Türkiye – Yunanistan ve/veya Kıbrıs ile bir “savaş krizi” ortamı hazırlanmaya çalışılıyor (Rusya’nın Türk fantezilerine toleransı veya desteği, Rusya’nın NATO içindeki ve dışındaki çıkarlarının Türkiye tarafından desteklenmesi).

Bu çaba, sarf edilen aşırı ifadelerle (“Yunanistan’ın sonu feci olacak”, “Denizde provokasyon yapanları boğulma bekliyor”, “Karasularımızdaki (Yunan) tahriklerinin sonucu, batırılma, balıkların karınları, denizin dibi”,” Bir gece ansızın gelebiliriz “ve bir çok benzeri) gözetilen uygun bir ortamın yetiştirilmesi ve zamanı geldiğinde kullanılması, aynı zamanda halkın dikkatini ciddi Türkiye hastalığının yoğun, ızdıraplı ve günlük semptomlarından saptırıp, hastalıklı ama hoşça kabul edilen “yabancı serveti yağmaya” yönlendirilmesidir. Ek olarak, böyle bir olgunun sürekli “yetiştirilmesi”, cahil bir kitleyi kendinsine çekerek rejimin seçim müşterilerini artırıyor.

Nesnel ve sağduyuya dayalı olarak, Türkiye’ye gelmesi beklenen 52 milyon turistin gelirlerine bağımlı Türkiye ekonomisi bu saçmalıkların pratiğe geçmesini yasak kılıyor. Ayrıca, Yunanistan veya Kıbrısta yönelik herhangi bir “operasyon”un olası başarısızlığı, otomatik olarak rejimin çöküşü ve kısa prosedürlerle liderlerinin etkisiz hale getirilmesi anlamına gelir.

Öte yandan, Türkiye dışında bir “ölümcül düşman” yaratmak, kesinlikle Türk rejimi için gerekli bir “çıkar yol”dur. Suriye, geçmişte benzer bir “çıkış yolu”ydu. Osmanlı zurna ve davulları, Ağustos 2016’da iç savaşın parçaladığı ülkeye yönelik ilk Türk işgalini eşlik ediyorlardı. Ancak günlerimizin mevcut durumunda “Suriye çıkışı” halk kitlelerinde istenilen refleksleri uyandırmıyor ve bundan dolayı ideal “ölümcül düşman” ancak Yunanistan olabilir.

Ancak, eğer tüm çabalara rağmen rejimin bir seçim “zaferi” görünmüyorsa, “sahada operasyon girişim” planının en muhtemel oluşma zamanı Türkiye seçimlerinden birkaç gün veya birkaç hafta öncesinde olmalı. Bu durumda, “sahadaki herhangi bir çarpışma”, seçimlerin ertelenmesine ve İslamcı, faşist, Türk yeraltı dünyası rejiminin iktidarda kalmasına vesile olacak.

İkinci en muhtemel senaryo, 2015/2016 yıllarında Türkiye’de ortaya çıkan ve Temmuz 2016’daki (sözüm ona) darbeden sonra Erdoğan’ın her şeye kadir olmasına yol açan kaosun geliştirilmiş örgütsel bir tekrarı görünüyor. O dönemin anketlerinde de İslamcıların seçim zaferi için herhangi bir güvence görünmüyordu. Erdoğan’ın ilk kez salt çoğunluğu kaybettiği 2014 parlamento seçimlerinden sonra MİT’in karanlık planlarının uygulanması ışığında Kürtlerin seçim mitinglerine İŞİD veya Kürt organlarına atfedilen bombalı saldırılar dözenlendi!

Örnek olarak, dünya çapında direnişin simgesi “Kombani direniş” kentinin yeniden inşaası hakkında bir basın toplantısı verilirken, 20/7/ 2015 öğlen saat 12:00 ‘de “kimliği belirsiz” kişiler Suruç kültür merkezine bombalı saldırı düzenledi. 32 ölü, 10’u çocuk ve 4’ü bebek olmak üzere 100’den fazla yaralı, “kimliği belirsiz” kişilerin düzenlediği bombalı saldırının kanlı sonucuydu.

7/6/2015 seçimlerinin iki gün öncesinde, Diyarbakır ilinde düzenlenen mitingde kimliği belirsiz kişilerce düzenlenen bombalı saldırıda, Kürt yanlısı HDP’nin beş destekçisi hayatlarını kaybettiler. Seçim sonrasında sıradan destekçiler, aktivistler ve “muhalefet” milletvekili adaylarına yönelik şiddet, seçim sahtekarlığı hakkında yığınla şikayetlerin varlığı gün ışığına çıktı.

Halka yönelik kontrol edilemeyecek kaos ve iç savaş terörü, rejimin Türkiye güvenliğini yalnız R. T. Erdoğan’ın sağlıyabileceği hakkında alenen böbürlenmesi, saray lehinde arzu edilen ittifakı sağladı ve, R. T. Erdoğan (tahrif edilmiş) %51,4 oyla 16/4/2017 tarihli neticesi tartışılır referandumla kendisine olağan üstü yetkiler atfeti.

Sonuç olarak:

Erdoğan, MİT ve Derin Devleti’n çaresizlik içinde geliştirdikleri iki (baskın) senaryo ile kelimenin tam manasıyla ateşle oynuyorlar.  Ayrıca, Türk toplumundaki derin bölünmeler göz önüne alındığında, Türkiye’de iç savaş riskini artırmaktadır. En kötüsü ise büyük bir ihtimalle gelişmeler neticesinde rejimi her iki senaryoyu da aynı anda “uygulamaya” zorlayacak!

Türk rejimi, mutlak gücünü korumak ve sürekliliğini sağlamak için binlerce insanın canı, özgürlüğü ve mülkiyeti ile acımasızca oynuyor, Türkiye’yi sürekli kayalıklara sürükleyerek bütünlüğünü tehlikeye atıyor.

RT Erdoğan, Hitler’in Yunanistan’ı işgal ettiğini gazetelerden öğreneceğiyle övünen, ancak birkaç yıl sonra Milano’nun merkez meydanında baş aşağı asılı halde bulunan Benito Mussolini’yi gitgide daha fazla anımsatıyor.

Bu nedenle bu makalenin başlığı: Erdoğan, (nihayet) aklını başına al!

__________________________________________________________________________

Τα άρθρα που δημοσιεύονται στην ιστοσελίδα του ΙΗΑ εκφράζουν αποκλειστικά τους συγγραφείς – μέλη του ΙΗΑ. Η ιστοσελίδα του ΙΗΑ δεν λογοκρίνει, ούτε επεμβαίνει σε άρθρα – κείμενα των μελών του ΙΗΑ.

_________________________________________________________________________

INTERNATIONAL HELLENIC ASSOCIATION

Leave a ReplyCancel reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.